Mâverâünnehir Hanefîliği’nde İman-Amel İlişkisi Bağlamında Şerâiʻ Kavramı

Bu çalışma, şerâiʻ kavramının ircâ düşüncesi içindeki gelişimini 5/11. yüzyıla kadar takip ederek, Mâverâünnehir Hanefîliği çerçevesinde incelenmesini amaçlamaktadır. Araştırma, özellikle iman-amel ilişkisi bağlamında şerâiʻ kavramının teolojik seyrini ortaya koymayı hedeflemektedir. Çalışma, bu kav...

Full description

Saved in:
Bibliographic Details
Main Author: Ahmet Ateşyürek
Format: Article
Language:English
Published: Kader 2025-06-01
Series:Kader
Subjects:
Online Access:https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/4713292
Tags: Add Tag
No Tags, Be the first to tag this record!
Description
Summary:Bu çalışma, şerâiʻ kavramının ircâ düşüncesi içindeki gelişimini 5/11. yüzyıla kadar takip ederek, Mâverâünnehir Hanefîliği çerçevesinde incelenmesini amaçlamaktadır. Araştırma, özellikle iman-amel ilişkisi bağlamında şerâiʻ kavramının teolojik seyrini ortaya koymayı hedeflemektedir. Çalışma, bu kavramın İslâmî mezhepler arasında nasıl farklı şekillerde ele alındığını ve bu bağlamda itikâdî ve dolayısıyla fıkhî tartışmaları nasıl etkilediğini ortaya koyması açısından önem arz etmektedir. Metodolojik olarak, çalışma “anlayıcı-yorumlayıcı” bir yöntem izlemektedir. Bu bağlamda, Hanefî ve genel İslâm düşüncesindeki temel isimlere nispet edilen klasik kelâmî eserler incelenmektedir. Çalışmada, şerâiʻ kavramının erken dönem itikadî tartışmalardaki rolü ele alınarak, özellikle Hâricî, Ashâbü’l-Hadîs ve Hanefî geleneklerindeki anlam farklılıkları değerlendirilmiştir. Ebû Hanîfe, Ebû Mutî‘ Mekhûl b. Fazl en-Nesefî, Mâtürîdî, Ebü’l-Muîn en-Nesefî ve Ebû Şekûr es-Sâlimî’nin eserleri merkeze alınarak rivayetler, kelâmî risaleler ve fıkhî metinler üzerinden kavramın ircâ söylemi içinde nasıl şekillendiği analiz edilmiştir. Araştırmada, şerâiʻ kavramına yönelik üç temel yaklaşım tespit edilmiştir. Hâricîler, şerâiʻyi imanın ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirerek, günahkârların tekfir edilmesini savunmuştur. Ashâbü’l-Hadîs, ameli imanın tanımına dâhil etmekle birlikte, kişinin işlediği günah sebebiyle imandan çıkmayacağını genel olarak kabul etmiştir. Hanefî gelenek ise şerâiʻyi imanın bir gereği olarak ele almış, fakat onu imanın tanımından bağımsız bir sorumluluk olarak görmüştür. Araştırma bulgularına göre, Ebû Hanîfe’nin imanı “tasdik” olarak tanımlaması ve ameli “muvazzaf” yani bir yükümlülük olarak değerlendirmesi, daha sonraki tartışmaların çerçevesini belirlemiştir. Mâverâünnehir’deki Hanefî âlimleri, bu ayrımı daha da sistematik hâle getirerek, Ashâbü’l-Hadîs ve diğer teolojik ekollerin eleştirilerine karşı bu kavramı geliştirmiştir. Mâtürîdî ve Ebü’l-Muîn en-Nesefî, Cibrîl hadisini merkeze alarak, şerâiʻ kelimesinin hadise sonradan eklenmediğini savunmuş ve bu çerçevede Ashâbü’l-Hadîs’in itirazlarına cevap vermiştir. Ebû Şekûr es-Sâlimî ise, tartışmayı daha da derinleştirerek şerâiʻ kavramına ek olarak şerâit kavramını işin içine sokmuştur. O, şerâiʻnin imanın şerâitinden farklı olduğunu vurgulamakla birlikte imanın varlığının ortaya çıkardığı bir sorumluluk oluşunu detaylandırmıştır. Ayrıca şerâiʻnin sübûtunun kesinliği bağlamında imanla olan ilişkisine değinmiştir. Bu çerçevede, şerânin yükümlülüğünü reddetmenin veya hafife almanın kişiyi iman dairesinden çıkaracağını örneklere yer vererek açıklamıştır. Sonuç olarak, bu çalışma Mâverâünnehir Hanefîliğinde şerâiʻ kavramının metodolojik ve doktriner gelişimini inceleyerek, Hanefî ekolünün iman-amel ilişkisini nasıl dengelediğini ortaya koymaktadır. Elde edilen veriler, İslâm düşüncesinde iman ve amel ilişkisine dair tartışmaların nasıl şekillendiğini ve ircâ düşüncesinin Hanefî-Mâtürîdî doktrininde nasıl bir rol oynadığını anlamaya katkı sunmaktadır.
ISSN:2602-2710